13 Kasım 2009 Cuma

mahalle mi demek Bari?




Feribottan indiğimizde havanın değiştiğini hatırlıyorum. Sırt çantalarımıza rağmen ahaste yürüyorduk tren garına doğru. Bir mahalleye düştü yolumuz. Öylesine İtalya'ydı ki o mahalle; küçük balkonları, balkonlarında çiçekleri ve rüzgar gülleriyle, kapılardaki ikonaları ve kapı önünde gecelikli oturan yaşlılarıyla. "Ne işleri var bunların burada" dercesineydi bakışları. Hayatlarının geçtiği, kanıksadıkları o mahalle bizi heyecanlandıran ayrıntılarla doluydu halbuki. Ellerimizde fotoğraf makineleri, bir sürü ıvırı zıvırı çekiyorduk. Apartmanların kapıları açıktı, içlerine dalıyor, teraslarına çıkıp fotoğraf çekiyorduk. Apartmanlardan birinde kahvaltısını etmekte olan bir amcam biz anlayacakmışızcasına bağrınmaya başladı. Belli ki orara ne yaptığımızı soruyor öfkeleniyordu. "Foto foto" dememizle öfkesinin yerini bir kahkaha aldı. Buyurdu, geçtik terasa. Orada sevdim İtalya insanını. Konuşurken ya coşkudan kabarmış ya da öfkeden delirmiş gibiydiler. Sonu yükselen diyaloglarını dinledikçe gülesim geliyordu. Birlikte yaşıyordu insanları, konuşkandılar. Belki de insanlar pek fazla tek yürümedikleri için, sokaklardaki çeşmelerinden insanın tek başına su içmesi oldukça zordu. Birinin sert ve ters bir yanda olan kola basması diğerinin de suyu içmesi gerekiyordu.
Küçüktü Bari ama binaları büyüktü. Daha doğrusu bana henüz onlar büyük geliyordu. Genellikle pembe veya yeşil panjurları vardı binaların ve üzerlerinde göze hitap eden süslemeler. Ne kadar çok bina olursa olsun, bu yüzden boğmuyorlardı galiba.
Liman kentiydi Bari. Deniz kenarında teknelerin durduğu. Küçük, sevimli. Bir çocuğa duyulan sevgi gibi bir şey var içimde oraya karşı. Tebessüm uyandırıyor. Bari nerde, Roma nerede...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder